2 Ekim , 5. Sayı , 2 S1/4tun

Harekât-ı Milliye En Muazzam Hareket-i Medeniyyedir

.Hayat-ı milel ,edvar-ı kadim-i beşeriyete (ulusların hayatı ,insanlığın eski devirlerine ) ait hurafet-i tarihiye (tarihi söylentiler) dahi dahil olduğu halde en mevsuk (inanılır) senetlere müstenit vekayi (dayanan olaylar) arasında gör1/4len kesretli (bol) misaller dahi müstetbi (kendisine uyulan) bir takım kanunlara tabidir. Bunların en m1/4him ve esaslısı milletlerin hakk-ı beka ve devamına kâfil olan (ulusların kalıcılığını ve s1/4rekliliğini g1/4vence altına alan) harp ve kıyam kavanileridir ( savaş ve isyan kanunlarıdır).

Bir tecav1/4z-i hariciyeye karşı indeliktiza (gerektiğinde) silaha sarılıp mukabele göstermeyen cemiyetlerin izmihlâle (yok olmaya-bozguna) uğradıklarını ve dahilde imha-yı hak ve icra-yı istibdat (hakkı yok eden ve baskı yönetimi uygulayan) bir kuvvet aleyhinde, hasb-el icap (durum dolayısiyle) kıyam etmeyen milletlerinde zaaf, meskenet (acizlik -miskinlik) içinde boğulup mahv olduklarını tarih ve tecr1/4beler ispat etmektedir.

Bütün terakkiyat-ı insaniye (insanlığın gelişimi) ve medeniyyenin saik ve amili (sevkedeni-yönelteni ve yapıcısı) bunlardır. Harb ve kıyam (başkaldırı) etmek hasletlerinden mahrum akvam ve milel, mahkûm-u ufunet, melül, mahzun ve tedenniye revadır (özelliklerinden yoksun olan kavim ve milletler ç1/4r1/4meye bıkkınlığa, h1/4zne ve aşağılanmaya layıktır).

Her asrı tarihi binlerce harp ile kıyam vakayii kaydeder (savaş ve isyan olayları vardır) Lakin bu kıyamların m1/4sbet bir netice vermesi icab-ı ahval ve ilca-yı ihtiyaçdan m1/4nbais ve tekâm1/4l1/4 bir hedefe ma'tuf olmalarına vâbestedir (durumun gereği ve gereksinimlerin zorlamasından ileri gelmelerine ve gelişimlerinin bir amaca dön1/4k olmalarına bağlıdır). Kalde, Asur, Bizans, End1/4l1/4s, İskoç gibi milletler zul1/4m ve istibdada karşı kıyam etmedikleri için yok oldukları gibi anasır-ı hazırada (mevcut unsurlar / milletlerde) da bu kabiliyeti gösteremeyip hal-i içtimaiyesi itibariyle böyle bir akibete uğramak 1/4zere olan bazı milletler vardır ki, onbir sene evvel bizi de bunlar meyanında ta'dad ederler idi (arasında sayarlardı)

Fakat Türkiye , aleyhindeki bu hükme muhâlif olarak (karşı çıkarak) hal-i tabiiyede bir cemiyetin haiz olması icabeden ( doğal durumda bir toplumda bulunması gereken) kudret ve istidadı en ziyade 1334 senesinde izhara muvaffak olmuştu ( göstermeyi başarmıştı).

Dahilde görd1/4ğ1/4 su-i idareye (köt1/4 yönetime) ve hariçten uğradığı tazyik ve su-i kastlere ( baskı ve köt1/4 niyetlere) , mensub-u milletin (milleti oluşturanların) hen1/4z tam bir teşekk1/4le mazhar olamaması infiham ederek ( örg1/4tlenmeye sahip olamaması eklenerek) korkunç bir vartaya (belaya) d1/4şt1/4.....

Bu g1/4n m1/4şahidi olduğumuz hal önce Rumeli'de üç vilâyeti tehlikeye koyan itilaftan (gör1/4şme /uyuşmalardan) daha me(tm)şur (bilinçli) daha vicdani ve samimi bir vakıadır. Şu farkla ki o zaman millet yalnız âmil (yapan), bugün hem âmil (yapan)ve hem hakimdir.(karar verendir).

Bunun delili, bu g1/4nk1/4 Harekât-ı Milliyenin köt1/4l1/4k,tahrik, tahvif, tazyik (kışkırtma, korkutma,zorlama) gibi vesaitin (araçların/nedenlerin) eseri olmayıp, yalnız M1/4sl1/4man anasırın vatanın inhisamı (parçalanması) , devletin zayi-i istiklâli (bağımsızlığını kaybetme) tehlikesi karşısında hissettiği umumi elem ve heyecandan hasıl olmuş olmasıdır.

Fi(tm)l-hakika, menafi-i hissiyelerini (gerçekte menfaat duygularını) mukaddes hislere tercih edip halk tabakasına mensup olmayan bir kuvve-i resmiye ile bunların tesir-i hamiyelerinden (koruyucu etkilerinden) istifade eden tamahkar ve hissiyat-ı i(tm)tisar ile m1/4tereddi bir ekâliyet-i kâlile zümre haricinde ( zora gelme duygusu ile soysuzlaşmış, yok sayılacak kadar az bir kitle dışında) b1/4t1/4n millet ve memleket Anadolu(tm)nun sinesinden, ve verilen bir işaret 1/4zerine fevc fevc (böl1/4k böl1/4k) ,kitle kitle kıyam etmiş, her fert aynı his ve emelin sevk-i tabiisiyle (iç g1/4d1/4s1/4yle) birleşmiştir.

İşte Harekât-ı Milliye bu g1/4n1/4n en b1/4y1/4k meselesi olan tamamiyet-i mülkiyeyi ve istiklâl-i milliyeyi muhafaza (Vatanın b1/4t1/4nl1/4ğ1/4n1/4 ve ulusun bağımsızlığını korumak) için b1/4t1/4n milletin azm ve imanından doğdu.

Bu kıyam ,yalnız hamiyetsiz (vatan sevgisi olmayan) bir heyet-i h1/4kûmeti, kemâl-i inatla taşıyamadığı mevki-i iktidardan iskat etmek (d1/4ş1/4rmek) değil, tayin-i mukadderat-ı memlekette (memleketin kaderinin tayininde ) irade-i milliyeyi hakim ve milleti âmil kılmak ve şu anda hariçden de mevcudiyetimize karşı irtikab olunacak (haksız olarak yapılacak) tecav1/4z ve taarruzları redd ve ibtal (geri çevirip ve boşa çıkarmak) ve ebediyyen hakimiyet-i umumiyeyi te(tm)min eylemek gibi 1/4ç cepheli bir sahnede m1/4cadeleyi göze aldırmış olmakla tarih-i cihanın bir mislini (benzerini) daha kayd etmediği en azametli bir harekettir.

Hareketin azameti ve bütün millet tarafından hahişle (istekle) kabul1/4nden dolayı haiz olduğu vesaiti, neticesinin tayin ve takdirinin fevkinde semere (meyve) vereceğinin tebşir olduğu (m1/4jdelendiği) kadar, ilmi bir nazardan da medeniyet-i hazıra kavanininin tarz-ı tatbik ve hars itibariyle (bilimsel gör1/4şe göre, var olan uygarlık kuralların uygulama tarzı ve k1/4lt1/4r yön1/4nden) âlem-i insaniyet için şayan-ı dikkat bir imtihan teşkil eder.

Osmanlılar, 1/4ç bin seneden beri bir millet ve devlet elinde vahdet ve istiklâle mazhar olamamış ve en şekl-i m1/4stakirr iktisat edememiş (birliğe ve bağımsızlığa kavuşamamış, s1/4rekli bir ekonomisi olamamış) olan Anadolu 1/4zerinden devamlı bir h1/4kûmet, kuvvetli bir devlet ......bırakarak ve milleti Şayi ve m1/4nteşir bir lisan il ve hususi bir medeniyet tesisi ile T1/4rkl1/4ğ1/4 icadetti. Yedi asır Osmanlılar elinde ve ondan evvel Beş asır diğer T1/4rklerin istilası altında tamamı On iki asır evvel başlayan bir hadise-i içtimaiyenin neticesi (toplumsal olayların sonucu) olan şu teşekk1/4l1/4, İzmir'i Yunanlıların, Kilikya'yı Fransızların, Antalya'yı İtalyanların, K1/4rdistan'ı Ermenilerin, Bosna'yı Rumların, İstanbul'u levantenlerin idaresine terk suret-i esasından ihlal (bırakılma şeklini bozmak) ve eski ırk ve lisanına , teşdit ve tazizet hâlini iade eylemek ve muhafaza-i İstiklâl ( ırk ve diline, g1/4çl1/4 ve y1/4celiğini vermek ve bağımsızlığını korumak) için dört senede nufus-u umumiyesinin dörtte birini feda eden T1/4rk milletinin bakiyesini de manda namı altında İngilizlerin esaretine uğratmak yalnız insani ve medeni bir zul1/4m ve vahşet değil, ilim ve tabiata karşı irtikâb olunmuş (işlenmiş) bir cinayettir.

Halbuki ilim ve medeniyet , Asya-yı Sagir de taazzuv eden vahdet-i millinin (K1/4ç1/4k Asya'da örg1/4tlenen milli birliğin) ve teess1/4s eden şekl-i medeniyetin muhafazasını icabını ve bunun için gösterilecek mukavemeti ve bu mukavemete müzaharat edenleri (arka çıkanları-koruyanları) ebediyyen tebcil eder (yüceltir).

Akeb-i mütarekede (m1/4tarekenin arkasından) uğradığımız ye(tm)s ve nevmid (elem ve ümitsizlik) içinde bir inkisam ve izmihlal -i külli ( böl1/4nme ve tamamen yok olma) korkusu ile kıvranırken meydana çıkan manda meselesi , bug1/4n iktisab-ı şuur ( bilinçlenen )ve vahdet eden ( bilinçlenen ve birlik olan) T1/4rk1/4n ve bu hâli gören âlem-i medeniyetin nazarında ehemmiyetini zayi eylemiştir (önemini kaybetmiştir).

Sakin ve mekin ( yerinde oturup) duran milletimiz, son hareketiyle senelerden beri hedef olduğu b1/4htanlardan bir saatte kurtuldu. Acaba cihan -ı medeniyet (uygar d1/4nya) anlıyor mu ki T1/4rk milleti teâli ve terakki (yükselme ve ilerleme) etmek için " manda" ya değil bir parça sulha ,bir parça s1/4kuta muhtaçtır.

T1/4rk köyl1/4leri çalışkandır. T1/4rk genci zekidir, T1/4rk toprağı Feyyazdır .

T1/4rk devleti dili diline , dini dinine uymayan milletleri, hariçten tahrik ve teşvik edildikler halde m1/4savi hak-bahş ederek (eşit hak vererek) asırlarca idare ve mazhar-ı adalet etmiştir (adil davranmıştır).

Binaenaleyh Türk devleti m1/4berradır ( aklanmıştır / temizdir)

T1/4rk milleti bu g1/4nk1/4 harekâtı ile isbat-ı r1/4şt etmiştir (olgunluğunu kanıtlamıştır). T1/4rkler sağdır ve medenidir ve yaşayacak ve, y1/4kselecek ve pek ziyade y1/4kselecektir.

19 Ekim ,8. Sayı , 1. Sayfa ,

Temps (Fransız) Gazetesi ve Harekât-ı Milliye

Memleketimizin parçalanmasından ve devletimizin inkırazından (yok olmasından ) birer menfaat-i hariciye veya dahiliye bekleyenler, vatanın halâsına matuf (kurtuluşuna dön1/4k) olan ve milletin ruh-u ma'dunundan (ezilmiş ruhundan) doğan Harekât-ı Milliyemizi, şimdiye kadar iki suretle lekeleyerek cihan efkâr-ı umumiyesi muvacehesinde (Dünya kamu oyu önünde) son 1/4mid-i necatımızın (kurtuluş 1/4midimizin) iflasını izhar etmek (göstermek/ açığa çıkarmak) istemişlerdi. Milletin galeyan-ı meşruasına (haklı kızgınlığına /coşkusuna/kaynamasına) s1/4r1/4lmek istenilen bu lekelerin bir neticesi “ İttihatçılık” isnadı (iftirası / suçlaması) şeklinde tecelli ediyor ve diğeri de Harekât-ı Milliyemizi “ Bolşeviklik” tarzında göstermek istiyordu !

Fakat millet,bidayetten (başlangıcından) bu g1/4ne kadar hiç bir dakika akıl ve itidâl esasatından ( ölç1/4l1/4l1/4k / ılımlılık esaslarından ) ayrılmayarak b1/4t1/4n bu iftiraları maddeten tekzib etmiş (yalanlamış /boşa çıkarmış) ve hatta hakikatin bu merkezde olduğunu ecnebiler bile tasdik ederek milletin s1/4kûn ve intizam-ı necibesine (soylu düzenine) hürmeten Samsun(tm)la Merzifon'u tahliye etmişlerdir. Bununla beraber Harekât-ı Milliyenin nezih ve kudsiyetini (temiz/saf ve kutsallığını) l1/4zumundan fazla bir sarahat (açıklık) ile ispat eden bu delâile (kanıtlara) rağmen bir takım menafi-i hissiyane (çıkar hissi ) içerisinde halâ eski basma kalıp iftiralarından vaz geçemiyorlar.

Gazetemiz, Padişahımız efendimiz Hazretlerinin , s1/4r1/4lmek istenen bu lekeleri ne şahane bir lisan-ı hamiyetle red ederek Harekât-ı Milliyenin munhasıran esbab-ı milliyeden m1/4tevellid olduğunu (özellikle /sadece ulusal nedenlerden doğduğunu / meydana geldiğini) beyanat-ı m1/4kerrereleriye (birkaç kez konuşmalarında) ilan buyurmuş olduklarını şimdiye kadar bir kaç kere tebşir etmişti .(m1/4jdelemişti) Bu gün de Harekât-ı Milliyemizi ecnebilerin nasıl telakki ettiklerini (kabul ettiklerini/ saydıklarını / görd1/4klerini) arz edeceğiz.

M1/4tareke namenin imza g1/4n1/4nden beri lehimizde hiçbir kelime yazmamış ve bilakis her vesile ile aleyhimize ateş p1/4sk1/4rm1/4ş olan “Temps”(Fransa) gazetesinin son posta ile gelen 10 Eyl1/4l tarihli n1/4shasında “M1/4ttefikler meclis-i âlisi ve şark meselesi” ser levhalı bir baş makale vardır. Son derece haiz-i ehemmiyet ( önem) taşıyan baş makalenin muhteviyatından bahs etmeden evvel , herkesçe malûm olan şu noktayı bir kere daha izhar etmek (göstermek) isteriz ki :"Temps" gazetesi Fransa hükûmetinin resmi-i vasıta-i neşr efkârıdır (fikirlerini yayınladığı resmi organıdır). Ve bu sebeple mesail-i mühimme (önemli konular/meseleler) hakkındaki baş makalesi hükûmetin tarz-ı telâkkisini ( anlayışını kabul ediş biçimini) gösterir.

Binaenaleyh Clemenceau kabinesinin, Harekât-ı Milliyemizi nasıl telâkki ettiğini göstermek için bu şayan-ı dikkat (dikkate değer) makalenin Anadolu ahvâlinden bahs-i aksamını (ilgili bölümünü) harfiyen atiye derc ediyoruz (aşağıya alıyoruz)

"T1/4rkiye de bir takım hadiseler vuku(tm)a gelmektedir Bu hadisatı tahfif etmek (hafife almak) veya bilmemek evhamları tahfife (kuşkuları/kuruntuları azaltmaya ) bir çare olamaz.

Garb(tm)da ikide bir, İstanbul(tm)da bir buhran-ı v1/4kela (h1/4kûmet buhranı) zuhur ettiğinden, Anadolu(tm)da T1/4rk çetelerinin dolaştığından ve Ermenilerin de katliam edilmekten korktuklarından bahs ediliyor ve bu ardı arkası gelmez masallar ,yery1/4z1/4ne herhalde yeni bir şey zuhur etmiş olmadığı zan edilerek dalgın bir kulakla dinleniyor

.Fakat hata da işte bu noktadadır. Ç1/4nk1/4 yeni bir şey vardır. Mevsukiyetinden (inanılırlığından) ş1/4phe edilemeyecek bir takım istihbaratımıza nazaran Anadolu(tm)da teşekk1/4l etmekte olan T1/4rk kuvvetleri ne öyle zan edildiği gibi alelâde yağmacı çeteler şeklini almakta ne de iptidai s1/4r1/4ler hâline rücu etmektedir (dönmektedir) . Bilâkis muktedir ve m1/4tehassıs

(*) Temps: Fransa'da yayınlanan gazeteler içerisinde en b1/4y1/4k, en ciddi ve özellikle diplomatik haberlerde tartışmasız en önde gelen gazetedir. Hissedarları arasında pek çok Yunanlı bulunmaktadır.

rüesa (g1/4çl1/4 ve uzman komutanlar) idaresinde, hissi ve milli bir program mucibince teşekk1/4l etmişlerdir.

Meclis-i âli bunu böyle anlamadan Türk murahhaslarını İstanbul(tm)a iade etti . İzmir(tm)e Yunan kıtaatının ihracına (çıkarılmasına) m1/4saade etti. T1/4rkiye(tm)nin taksimi esasını nazar-ı itibare aldı (T1/4rkiye'nin böl1/4nmesi esasını benimsedi) .H1/4lasa g1/4ya d1/4nyada T1/4rklere bir vahdet-i milliye hissi ve bu vahdeti müdafaa vazifesi telkin edebilecek hiç bir kuvve-i maneviye (manevi g1/4ç) yokmuş gibi hareket etti. Halbuki nihayet bu kuvvet de tezahür ediyordu (gör1/4n1/4yordu / beliriyordu). Ve yeni vaziyetin hususiyeti de işte bu mahiyette idi. M1/4ttefiklerin siyaseti , Türklerin hissiyat-ı diniye ve vataniyelerini tahrik etmiş (din ve vatan duygularını kör1/4klemiş) ve bu suretle Sivas ve Erzurum havâlisinde kuvvetli bir teşkilât-ı askeriye v1/4cuda gelmiştir.

Fazla olarak ,Aydın vilâyetinde tahaşşud etmiş (yığılmış/birikmiş)olan Kuva-yı Milliyenin Şarki Anadolu kuvvetleriyle her noktada itilaf ederek (uyuşarak/anlaşarak) irtibat-ı daimi (s1/4rekli bağlantı) hâlinde bulunduğu da rivayet ediliyor. Ve bu suretle bu milli ordunun b1/4t1/4n c1/4z-1/4 tamları (bütünü tamamlayan parçaları) aynı idare altında bulunuyor .Hatta T1/4rklerle beraber Araplar arasında da böyle m1/4nasebet teess1/4s etmiştir (oluşmuştur).

Eğer yanılmıyorsak, geçenlerde Mekke(tm)yi almasına ramak kalmışken İngilizlerin m1/4dahalesi 1/4zerine muvaffak olamayan Necd (*) Emiri İbn-i Suud tarafından gönderilmiş bir murahhasın Erzurum(tm)a geldiği gör1/4lm1/4şt1/4r. Fazla olarak bir takım alâimden (belirtilerden) anlaşıldığına nazaran bu Harekât-ı Milliye eski Osmanlı İmparatorluğu hududunu bile aşmıştır.

"Gürcü hükûmeti " ile Bahr-i Hazerin (hazar denizinin) batısında “Azerbaycan Cumhuriyeti” ni teşkil etmiş olan Tatarlar arasında gizli bir itilaf (uyuşma/ anlaşma) akd edildiği muhakkak gibi gör1/4n1/4yor. Bu itilafnameyi imza etmiş olan tarafeyn ile T1/4rkler arasında bu sırada pek aşikâr bir iştirak-i menafii (menfaat birliği) vardır ve hatta bir takım muhaberatın teatisi ( karşılıklı haberleşme yapıldığı) bile pek muhtemel gör1/4nmektedir.

Türklerde böyle bir vahdet-i milliye (milli birlik) ve diniye tezahür edip giderken acaba Türkiye(tm)yi bir m1/4ddet sonra yani Amerikalılar mandater olmayı red ettikten sonra paylaşılacak bir hayrat-ı m1/4lûka addetmek ( padişahın hayratı saymak) imkânı kalacak mıdır ?

İşte “Temps" gazetesi Harekât-ı Milliyemizi b1/4t1/4n esbab-ı meşruası (haklı nedenleri) ile tekmil ehemmiyet ve sarahatiyle tetkik ettikten ( b1/4t1/4n önem ve açıklığı ile inceledikten) sonra bu neticeye varıyor .Bu suretle hem m1/4fterilerimizi en kat(tm)i (kesin) bir lisan ile tekzib etmiş (yalanlamış) ve hem de T1/4rkiye(tm)nin artık kolay kolay paylaşılacak bir lokma mahiyetinde olmadığını cihan efkâr-ı umumiyesine ilan ve ihtar etmiş oluyor.

2 Ekim .5. Sayı 1. Sayfa.

Ferit Paşa'nın R1/4feka-yı İhaneti

Fert Paşa kabinesi kendi makasıd-ı hiyanetini takip ve icra , (haince amaçlarını s1/4rd1/4r1/4p gerçekleştirmek), mukadderat-ı milleti mahv emek için bazı eşhası (kişileri) Nazır sıfatiyle daire-i icraatına (eylemlerinin içerisine) almış ise de bilahare efkâr-ı umumiye ve milliyenin tazyiki genel ve ulusal kamu oyunun baskısı) ile bu fena simaları Nezaret sandalyesinde muhafaza edemeyerek vilâyet-i m1/4himmede , âlet-i hıyanet ve cinayet olmak 1/4zere Vali olarak Anadolu'ya tasallut (başa bela) eylemiştir.

(*) Necd : Arap yarımadasının orta bölgesinde bir yayla

Bunlardan Kambur İzzet, evvela aciz ve liyakatsız bir nazır ; saniyen (ikinci olarak / sonra) İzmir gibi m1/4him bir vilâyetimize hain ve mühin (alçak) bir Vali olarak milletin başına telafisi gayr-i kabil (yerine konması/ karşılanması olanaksız) belâlar getirmiştir.

Zaman-ı Nezaretinde Pay-i Taht-ı Saltanat-ı Seniyyede ( Nazırlıgı sırasında İstanbul'da) hakimiyet-i Osmaniye her g1/4n bir parça daha tahdit edilmiş (kısıtlanmış), efrad-ı millet , Kamburun aczi ve meskeneti y1/4z1/4nden İngilizlerin zul1/4m ve tazyiki altında inlemiştir.

İzmir'in işgalinden bir g1/4n evvel , kendisine m1/4racaat eden eşraf ve ahaliyi , işgal tehlikesinin zuhur etmeyeceğinden (ortaya çıkmayacağından) bahisle teminat-ı hayınanesiyle aldatır, avuturken, bir g1/4n sonra vukua gelen hadise-i işgal m1/4nasebetiyle (işgal olayı ile ilgili olarak) Yunan s1/4ng1/4leri arasında " Zito Venizelos" nidalariyle , İzmir' deki katliamın bais-i yegânesi (tek sebebi) olan bu hain, 120 bin Türk'ün katil-i mes'ulesi ( katledilmesinden sorumlu) ve hıyanet-i Devletin (devlete hainliğin) , Ferit Paşa heyet-i hükûmeti ile beraber hadim-i m1/4şariki (ortak hızmetlisi) olmuştur.

Fert Paşa kabinesinde dahiliye Nazırı sıfatiyle millet-i necibimizin istiklâl ve istikbâlini imhaya azm eden ( soylu milletimizin bağımsızlık ve geleceğini yok etmeğe kararlı) hainlerden biri olan Cemal Bey ilk icraatına, milletin namus ve tarihini lekelemekle başlamış, İstanbul'daki T1/4rkçe gazeteleri bırakarak, Galata'da ... tarafından neşredilen Fransızca bir gazeteye, .m1/4cerred efkâr-ı ecnebiyeye (sadece yabancı kamu oyuna) daha ziyade tesirat yapmak ve telkinat-ı hainanede bulunmak 1/4zere T1/4rkiye 'de (tamamı 800 000 ) Ermeni katledildiğini beyan etmiş, Ermeni davasını Paris'deki " Bogosyan" Paşa'dan daha hararetli bir kalp ile m1/4dafaa ederken, masum T1/4rk milletinin necabetine (soyluluğuna) daha çirkin bir iftira lekesi s1/4rm1/4şt1/4r...... Vilâyet-i Şarkiye'nin enkaz-ı harabesi altında Ermeni mezalimi ve hıyanetinin kurbanları olan y1/4z binlerce M1/4sl1/4man kardeşlerimizin iskeletleri mevcutken Devlet-i Osmaniyenin bir Nazırı sıfat ve salahiyyetiyle Fransızca bir gazeteye, tamm-ı kayd ile (kayıtları eksiksiz tutulmuş ) 800 000 Ermeni'nin katledildiğini beyan eden bu dimağsız, vicdansız Nazır şu sözleri ile Paris'de çalışan B1/4y1/4k Ermenistan kavmiyetinin âmaline maaziyadeten (fazlasıyla) hızmet etmiş ve hiç ş1/4phesiz bu hızmeti m1/4kâfatsız kalmamıştır.

Şu mugayir-i hakikat (gerçeğe uymayan) beyanatı ile cehalet ve hıyanetini ilân ve isbat eden hamiyetsiz (yurt sevgisi olmayan) Nazırın bed (köt1/4) sözlerinden dolayı derhal Bab-ı âli'den ve kabine arasından tardı icap ettiği (uzaklaştırılması gerektiği) ve şu ihanet-i azimesinden naşi kanunu-u esasi mucibince divan-ı âliye sevki lâzım geldiği (b1/4y1/4k ihanetinden öt1/4r1/4 anayasa gereğince y1/4ce divana gönderilmesi gerektiği) halde ,Sadrazam Ferit Paşa ne Kanun-u Esasiyi , ne de Paris' de Versay kongresinde mevzu-u bahs (söz konusu) ve m1/4zakere olan mukadderat ve mevcudiyet-i milliyemizi d1/4ş1/4nmeyerek, yalnız Cemal Bey'in pejmurde kıyafetinden sıkılarak onu Konya'ya Vali (olarak) göndermiştir.

İstanbul^da hıyanet ve ihaneti sabit olan Cemal Bey, Konya'da r1/4feka-yı cinayetinin (cinayet arkadaşlarının) bir âlet-i habisesi (iğrenç bir aracı) olduğundan dolayı, Vatanın her yerinde olduğu gibi, bu defa da Konya muhitinde dahi başlayan Harekât-ı Milliyeyi boğmak, Konya'daki işgal kuvvetlerine istinaden, bu tezah1/4rat-ı milliyenin (milli gösterinin) ön1/4ne geçmek istemişse de arzusuna muvaffak olamamış ve ecanip (yabancı) kuvvetinin müzaharet ve himayesi (yardımı ve koruyuculuğu) sayesinde , İstanbul'daki hempası nezdine (suç arkadaşının yanına) firar etmiştir.

Ferit Paşa hempaları, vatan ve milletimiz aleyhinde yaptıkları bu ihanet-i azimenin (b1/4y1/4k ihanetin) hesabının millet tarafından sorulmak ve mücrimlerin (suçluların), hainlerin cezası verilmek zamanının hulûl ettiğini (gelip çattığını) anlar anlamaz şimdi firara başlıyorlar. Lâkin millet o hainleri kanunun pençe-i adaletine elbet teslime de muvaffak olacaktır.