22 Aralık ,17. Sayı 1. Sayfa

Heyet-i Temsiliye Şehrimizden Giderken

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi iki gün evvel şehrimizi terk ettiler. Sivas’ın tarihini ulvi ve milli hatıralarla yaldızlayan şu bir kaç aylık vak’ayi i yad ve tahattur ederken (anıp hatırlarken) ve o vak’ayi içinde hilâfet-i islamiye ve Saltanat-ı Osmaniye’nin beka (kalıcılığı) ve tamamiyetiyle vatanın hâl ve istikbâliyle (bu gün ve yarınıyla) milletin hayat ve istiklâliyle alâkadar olan mütereddit (kararsız), muztarip (sıkıntı içinde), fakat şanlı, berşeref (şerefli) sahifeleri üzerinde biraz tevkif etmemek(durmamak), geçen o dakikaların milletin selâmet ve saadetiyle derece-i alâkasını tetkik etmemek (incelememek) elden gelmez

Harb-i umumi ma’lûm netayic-i elemiye ile ( bilinen acı sonla) aleyhde neticelenirken; kararlarında mütereddit Feri Paşa Kabinesi şeklinde zaman-ı hükûmeti tedvir eden (yürüten) kabineler, zamanında cümlece ma'lûm olan iradesizliğin, fikirsizliğin yüzünden vatanı izmihlâle ,milleti helâka ( vatanı yok olmaya milleti ölüme) sürüklüyordu !.

Düşmanlarımız bilâhak ve sebep (haksız ve nedensiz) payitahtımıza girmiş , vatanımızın her köşesinde, istila emelleri ile kükreyen gaddar, düşmanca onun bunun pençeleri uzanmağa başlamış idi. Harici düşmanlarımız şu suretle boğazımızı kesmek, bizi öldürmek ,yok etmekle meşgul iken hükûmetimiz de icraat-ı umumiyesiyle (bütün yaptıkları ile) onların işini teshil ediyor (kolaylaştırıyor), tehlikeyi gören, görmek istidanı gösteren fikirleri birer birer kırmak, milleti uyuşturmak ve avutmak istiyordu.

Ferd Paşa ve yaranı Paris sulh Konferansından münhezimen avdet ederken (yenilerek / bozguna uğrayarak geri dönerken) ,onun yanlış ve cahilane siyaseti artık iflas etmiş idi.

Millet bütün bu yolsuzlukları görüp dururken onu sarıldığı sandalyeden bir türlü ayıramıyor ve o gayr-i milli hükûmet, milletin omuzunda oturuyordu.

İşte Erzurum Kongresi şeklinde doğan ve bilâhare (arkasından) Sivas’da akd ettiği Umumi Kongre ile taazzuv ve tekamül eden (organlaşıp gelişen) ve bilnetice âmal-i milliyeyi tevhid (birleştirmek) ve temsil etmek muvaffakiyet ve mazhariyetini gösteren Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti , o hatırnâk (saygı duyulması gereken/ saygın ) dakikalarda idi ki milletin ruhundan doğan âmal ve ihtisası (istekler ve duygularını) samimi ve pür şeref (şeref dolu) bir vekar ve temkin ( onurlu ve ağırbaşlılık) ile âlem-i medeniyete iblağ eyledi (ulaştırdı).

Osmanlı ruhunun , Türk ve Müslüman kanının sönmek,kurumak, ölmek bilmeyen azim ve imanı ,.Ferit Paşa Kabinesinin meşru’ bir hükûmete terk-i mevki’ etmesini te'min etti (yerini bırakmasını sağladı).

Ve Amasya’da vuku bulan temas neticesinde hükûmet ile millet arasında tahaddüs eden ihtilaf bitaraf oldu ( meydana gelmiş olan anlaşmazlık giderildi).

Dahilde bu meselelerle uğraşırken hükûmetimizin vaziyet-i hariciyesi de isticalelere maruz oluyordu ( aceleye getiriliyordu). Yavaş yavaş ahval inkişaf ediyor, hakkımızda verilecek kararların ta’dile, te’hire (değişime ve gecikmeye ) uğramağa başladığı his olunuyordu.

Avrupa’da Türklerin henüz ölmediği ve ölmek istidadında olmadığı anlaşılıyor ve Harekât-ı Milliye düşman matbuatında bile mazhar-ı takdir oluyordu (takdir ediliyordu).

İşte şu surette Mücahede-i Milliyeye (Milli uğraşıya / savaşıma) başlayan Milli Kongre Hey’et-i Temsiliyesi vazife-i vataniyelerini ibka etmek ( vatani görevlerini sürekli kılmak) için Sivas muhitini intihab etti (seçti). Ve milletin aguş-u hürmet ve samimiyetinde Umumi Kongrelerini akd ettikten ve dört ay kadar çalıştıktan sonra tebdil-i mekan etti.(yerini değiştirdi). Milli ve meşru’ bir inkılab ile tarih-i Osmani de bir sahife-i nevin-i şeref (haklı bir değişim ile Osmanlı tarihinde şerefli bir yeni sayfa) açan cereyan-ı milli şu suretle ilk feyzini (bereketini)Sivas’a saçtı ve ilk muvaffakiyetini Sivas 'da kazandı.

Sivas’da parlayan envar-ı milliye (milli nurlar) yavaş,yavaş vatanın her köşesini tenvir etmeğe (aydınlatmaya) başladı. Her tarafta milli mefkûre (fikirler) uyandı. Bu gün Sivas merkezi, tarih-i inkılab-ı Osmani’de (Osmanlı değişim tarihinde) pek mühim pek ulvi hatıralarla milletin ruhunda yer bulmuştur. Cereyan-ı milli memleketimizde öyle vakur (onurlu) ve pertevzen (nurlandıran) bir feyz (bolluk/ bereket) ile inkişaf etmiştir (gelişmiştir) ki bunu tarih-i Osmani' de mükerreren (tekrar tekrar) kayd edilen inkılabatın (yenileşmelerin /değişimlerin) hiç birisiyle mukayese etmek doğru değildir. 10 Temmuz bir iyd-ı milli (milli bayram) ise 4 Eylül 1335 (**) daha büyük ve daha şerefli hatıralarla dolu bir iyd-ı ekber-i milli ve islamidir.( milli ve islami en büyük bayramdır.) Bu mukayeseyi ikinci bir defa tekrar ediyoruz.

Cereyan-ı millinin suret-i inkişafı (gelişme yolu/şekli) gayet sıkı bir suretde vaki’ olmuştur. Su-i idareden (kötü yönetimden ) uyuşmaktan usanmış olan efkâr-ı umumiye düşündüğü doğru yolu milli kongrenin takip ettiği meslek-i millide (millet yolunda) buldu.

Doğru ve fikrine muvafık (uygun) bulduğu bu yola ,bu meslek-i hakikiye (gerçek yola) bütün ruhuyla sarıldı. Mustafa Kemal Paşa ve rüfekasını (yanındakileri) kemâl-i hürmet ve muhabbetle der aguş etti (kucakladı). Onun yüksek mefkûresi milletin ruhuna, milletin ruh-u samimisi onun ulvi mefkûresine karıştı Açılan mücahede (savaş/mücadele) zemini hakikaten milletin ferden ferda (tek tek) düşündüğü bir yol idi.

Ferdi mefkûreler gayr-i iradi (irade dışı) bir suretle dalgalanırken ,yek diğerinden saklanan düşünce, mütereddit (kararsız) ve muztarip (sıkıntı içinde) titrerken gür ve kahraman bir ses canlandı. O zaman herkes mefkûresinin isabetini hissetti. Ve bu suretle vahdet-i milliye (milli birlik/ milletin birliği) cereyanları bariz (görünür) bir surette yol almağa başladı. Bundan anlaşılıyor ki cereyan-ı milli , milletin vicdanından, ruhundan doğmuştur. Onu enzar-ı umumiyeye ( herkesin gözüne) başka bir şekilde göstermek isteyenler şüphe yok ki milletin ruhundan haberdar olmayan gafil ve cahillerdir.

Mustafa Kemal Paşa kongre kürsüsünde gür sesi ile meslek-i hakikiyi teşrih ederken (gerçek yolu inceden inceye didiklerken / açıklarken ) halk kendi hayatının kendi vicdanının okunduğunu his ediyor ve bilâ tereddüt (duraksamadan) onunla hemruh ( ortak ruh/ aynı ruh) olduğunu anlıyordu. İşte bu suretle efkâr-ı umumiye-i milliye temerküz ve tekasüf etti( bir merkezde toplandı ve yoğunlaştı). Millete ruh-u millisini tanıttıran bu yol hakikaten milletin rehasına (kurtuluşuna) hızmet etmiş midir ? edecek midir ? Bunu zaman ispat edecek ve tarih-i beşeriyet (insanlık tarihi) kayd eyleyecektir. Şüphesiz bariz (açıkça görülen) bir şey varsa o da delail ve vesaikiyle meşhud olan (kanıt ve belgeleri ile göz önünde olan /görünen ) ahvaldeki gelişmedir, bunu cümlemiz görüyoruz, his ediyoruz.

Sözümüze hitam (son) verirken ; dört aylık hayat-ı mesaiden sonra bizden ayrılan muhterem Heyet-i Temsiliye'ye Sivas tarihini yaldızlayan vahdet-i milliye cereyanının sevgili kahramanlarına ruhumuzda selamlar ithaf eder, memleketimizin geniş ve şaibesiz (lekesiz) sinesinde kendileri için daimi bir serir -i samimiyet (içtenlik tahtı) mevcut olduğunu söyler ve yeni muhitlerinde kendilerine muvaffakiyetler temenni eyleriz.

(*)Heyet-i Temsiliye Aşağıdaki kişilerden oluşuyordu: 1-Mustafa kemal Paşa, 2- Rauf (Orbay) Bey, 3- Refet (Bele)Bey, 4-Hoca Raif (Dinç) Efendi, 5- İzzet Bey, 6- Servet Bey, 7- Şeyh Fevzi Efendi. 8- Bekir Sami Bey, 9-Sadullah Efendi, 10- Hacı Musa Bey, 11- Kara vasıf Bey, 12- Mazhar Müfit (Kansu) Bey, 13- Ömer Mümtaz Bey, 14- Hüsrev Sami (Kızıldoğan) Bey, 15- Hakkı Behiç Bey, 16- Niğdeli Mustafa Bey.

Not Sivas Kongresinde bulunmadıkları halde , bölgelerinin nüfuzlu kimseleri oldukları için eski Trabzon mebuslarından İzzet ve Servet Bey'ler, Eski Bitlis mebusu Sadullah Efendi, Mutki aşireti Reisi Hacı Musa Bey, Eski Ankara mebusu Ömer Mümtaz Bey Heyet-i Temsiliye üyeliklerine seçilmişlerdir.(Sabahattin Selek-Milli Mücadele .1)

(**)4 Eylül 1335 : Sivas Kongresinin başlangıç tarihi