23 Şubat, 26. Sayı , 2. Sayfa ,3. Sütun

Belediye İntihabatı

Biruh münadilerin (ruhsuz tellâllerin /habercilerin) , mahall-i ta’lik (askı yeri) olan mahud (bilinen) Taşhan duvarına ta’lik edilen esami listelerini havi (asılan isim listelerini içeren) tahtalarla belediye intihabatına (belediye seçimlerine) başlanıldığı anlaşıldı.

Belediye intihabı denilince bizim memleket de hasıl olan fikir maattessüf tasvir edilemeyecek derecede şayan-ı teessürdür(üzülmeğe değer). Gerçi vilâyat-ı sairemizde (diğer illerimizde) bizden pek farklı değilse de yanlış bir zihniyetin umumi olması da memleketimiz halkının bu babdaki mesuliyet-i umumiye ve milliyeden sarf-ı nazar etmesini icab ettirmez (bu konudaki ulusal ve genel sorumluluğundan vazgeçmesini gerektirmez). Belediye intihabının, maatteessüf hasıl olan zihniyete göre bir iki zatın, memleket namına Ankara’ya kabul edilmesi, diğer bir kaç zatında , belediye azası olmuş denebilmesinden başka bir âmal ve gayesi yoktur. Bu tarz tefekkür(düşünceler) ve zihniyetle memleketimizin ne imarına ve nede ihyasına imkân yoktur.

Bütün dünyada belediye demek o memleketin her türlü terakki ve tealisinden (ilerleme ve yükselme)sinden, saadet ve selametinden refah ve içtima-i hayatından (sosyal yaşantısından) mes'ul ve âmil (sorumlu ve etken) olan bir heyet demektir.

Daha açık ve sade bir fikr ile belediye demek her hangi bir şehrin nazım-ı umumisi (genel düzenleyicisi); hal ve istikbâlde (şimdi ve gelecekte) o şehrin yaşanabilecek bir şekle ifrağından (dönüştürmekten / şekle sokmaktan) mes'ul olan bir heyet demektir.

Binaenaleyh (bundan dolayı) belediye intihabatı yapılırken memleketimiz halkının, asrın bu gibi telakkiyatına atf-ı ehemmiyet etmesi (çağın bu gibi anlayışlarını önemle göz önünde bulundurması) icab eder ve aylardan beri devam eden tarz-ı telkinin (inandırmaya çalışma şeklinin / propagandanın) bu memleketi ihyadan (diriltmekten /canlandırmaktan) ziyade tahrip eylediğini nazar-ı itibare (yıkıp bozduğunu dikkate) alarak vicdanen muazzeb olması (azap duyması) lazımdır.

Bir defa düşünelim : Bu memlekette yaşamış insanlar asırlardan beri belediye namına bilvasıta ve bila vasıta (vasıtalı ve vasıtasız) bir çok paralar vermişlerdir. Buna mukabil şimdiye kadar geçen heyetler milletin gösterdiği şu hidmete (hızmete) karşı takdir olunacak ne gayret gösterebilmişlerdir . Hiç ,değil mi ? Bu neden ? Kabahat millette mi, heyette mi? Bu uzun bahsi başka bir zamana terk ederek kendimiz için hülaseten (kısaca) demek isterim ki kabahat tarz-ı telâkkidedir (yorumlama /kabullenme şeklindedir) .Bizde maatteessüf her şey nazar-ı lâkayıt (kayıtsız bakışlarla) görüldüğü gibi hayat bile ihmal edilmiştir ........

Bu gün en zavallı bir fakirin iyi-kötü başını sokacağı bir eve giriniz,haline mütenasip bir tahareti ,bir nezafeti ve bir tezyinatı (durumuna uygun bir temizliği ,bir paklığı ve bir süslemesi) vardır. Mümkün olabildiği kadar mefruştur (döşelidir). Hiç değilse bir hasırı bulunur.

Şimdi bu adamın 24 saatlik hayatını tedkik edelim (inceleyelim) ve taksim edelim. Evinde oturmak için ne kadar zaman kalır . Sekiz saat uykuda, birer saatte akşam ve sabah yemeklerinde geçireceği zaman, azami bir saatte misafir veya herhangi bir sebeple orda bulunabilsin. Mütebaki on üç saati istimâl-i ihtiyarı (istediği gibi kullanabilirlik) dahilindedir.

Hayatından 3 saatini geçirdiği bir mahallin ( evinin) tezyinat (süslemeler) ve teşhiratına (gösterişine) verdiği ehemmiyetle, on üç saatlik kıymetli ve uzun bir hayatını geçirdiği umumi mahallerin cadde, sokak, çarşı ve sairenin şekilsizliği,pasağı (kiri) arasında münasebet var mıdır?

Hayat evinde kıymetli iken çarşıya çıktığı zaman neden ehemmiyetini gaib ediyor, niçin bir kere düşünmeğe lüzum görmüyor; bu, mel’un cehlin (lanetlenmiş cahilliğin) mühlik tahribatıdır (öldürücü yıkımıdır). Bu gibi hususat hakkında sütunlarla yazılsa maksad-ı tamamiye teşrih edilemez (bütün amaç inceliklerine kadar açıklanamaz).

Esasen gazetenin hacmi de müsait olmadığı için memleketimizin buna taallük (ilişkin /dair) dertlerini fırsat buldukça efkâr-ı umumiyeye arz etmeği bir vazife telakki etmekteyiz.

Sadede rücu ederek (konumuza dönerek) şunu demek istiyorum ki belediye intihabatı yapılırken hayatımıza taallük eden (ilgilendiren) bu meseleyi filan efendi veya Bey'in selamıyla değil bu işe layık olanların intihab edilmesine itina ederek (özen göstererek) ortalığa getireceğimiz heyet hiç değilse bütün mahlûkatın bizar olduğu sokaklarımıza, çarşı ve pazarlarımıza bir şekl-i nezafet (temiz bir şekil) ve taharet te’min edebilecek bir mahali te'min eyleyecek liyakatı gösterebilsin. Senelerden beri ihmal edilen vezaif-i belediye (belediye işleri) şüphe yok ki bir senede ,beş senede derece-i matlubeye isal olunamaz (istenen düzeye ulaştırılamaz). Lâkin bu günkü vazı’ eliminde (kötü durumunda) de kalmamalıdır.

Bu günah bizim yani umumiyemizindir (hepimizindir.). Cezası da bize beş peşindir ve her gün onun pençe-i bi imanında (imansız pençesinde) muzdaribiz.. Sokaklarda akşama kadar sürünen ,dilenen zavallı fukara ve zaifler (güçsüzler) , Belediyenin ihmalinden tekessür ve taaddüt ediyor (çoğalıyor ve artıyor).

Dünyada bulunan bütün milletlerin hiç birinde dilenci yoktur , kavaid-i içtimaiyemizin (sosyal kurallarımızın) ve alicenaplığımızın bütün milletlere fevkine (üstünlüğüne) rağmen bize mahsus bir felaket ve bir hastalıktır. Halbuki en adi ve basit bir meseledir ve devası mevcuttur. Yeter ki bunu vazife edinebilecek ,ortalıkta bir heyet-i belediye vücuda gelebilsin.

İşte bu ve emsali dertlerimizle bervech-i peşin (peşin olarak) alâkadar olan daire-i belediyedir (belediye dairesidir). O da intihab edeceğimiz zevatın kıymetiyle mütenasip (uygun /denk) bir mevcudiyet gösterir ,fazla bir şey olamaz.

Sütten, yoğurttan tereyağı çıkar, balık yağı beklemek abestir.

İntihabda hakk-ı reyi ( seçimde oy hakkı ) olan zevat altı aza intihab ederken altısının da riyasete kabiliyeti aşağı yukarı müsavi olabilecek erbab-ı namus ve liyakı (namuslu ve layık olanı) intihap ederse milletine kıymetli bir belediye heyeti vücuda getirmiş olmakla hizmet etmiş olur, aksi takdirde yaptığı hata olur ve cezasını birlikte çekeriz.

Halis Turgut

1 Mart, 27. Sayı, 2. Sayfa, 3. Sütun

Fener Alayı

Serlevhanın (başlığın) ifadesinden iyi günlerimizde milletin ikmâl-i zevk ( eğlencesini tamamlamak ) için müracaat ettikleri gece âlemleri hatıra gelmesin. O günlere benden, samimi ruhumdan bir ah-ı tahassür ve iftirak (hasret ve ayrılık acısı)..

Bu mebhasda (araştırmada) söyleyeceğim sözler, acı bir derd-i içtimaiye , müthiş bir tereddi-i ahlâkiye ( toplumsal dert ve çok büyük bir ahlâk çöküntüsüne /bozulmasına) aittir.

Bilmem ki , bizim kendini yüksek bir mevki de gören ve hükûmete vergi vermek suretiyle bu hakkı; bu yüksekliğin nazariyesini resmiyete iktiran ettirmekle (resmileştirmeye çalışmakla) itibarlarını pek yükseklere kaldıran,büyük ailelerin safdil (aptal) evlâtları , başlarını belediyenin yahut başka bir daire-i resmiyenin kapılarına çalmaktan ne lzzet-i his ederler ( değer kazanırlar)..?..

İşte yine Belediyeyenin intihab devresi geldi... Görseniz memlekette neler , ne haller cereyan ediyor.. İhbarın, istiharenin (haberciliğin, sonucu önceden anlayabilmek için rüyaya yatmaların) haddi hesabı yok... Elinde birer pusla, parti parti herkes sokakları dolaşıyor. Kapıları çalıyor, ricalarda , istirhamlarda bulunuyor...Belediyeye için hakk-ı intihaba haiz (seçilebilme hakkına sahip) olmak üzere isimlerini çıkardığı, mahdut eşhasa gelen intihab pusulalarını takiben bir iki de liste geliyor : "Rica ederim bunlar bizim arkadaşımızdır; şöyle soyludur, böyle boyludur, bu kâğıtlara bu isimleri yazınız" .

İkinci bir zat da başka bir liste ile aynı nakaratı tekrar ediyor.

Bilhassa bu işler geceleri görülmekte ve icap eden yerlerde meclisler , şûralar teşkil edilmekte olduğundan biz bu harekete "Fener Alayı" demekten kendimizi alamıyoruz.

Hakikaten bu bir fener alayıdır.. Hele meclisler müzakeratı ikmâl ettikten ( görüşmeleri tamamladıktan) , ihba ( gizli ) işlerini bitirdikten sonra muvaffakiyetin verdiği şevk ve şetaretle (zevk ve neş'e ile) rollerine dağılan eli kandillileri bir kere görün..

Kışın üşütücü havası, ayaklarına pek büyük bir seraet (çabukluk) vermiş olan , ağzı, başı sarılı mahlûkatın karlar üzerinde gıcırtıları husule getirecek koşuşları hakikaten seyr etmeğe değer. Ben bilhassa seyre pek meraklıyım.. Yolda tesadüf eden , kardaki ihtiyar koca başıların, intihap için çektikleri zahmeti gördüm de öyle tatlı tatlı seyrettim ki... Doğrusu belediye reisi veya azası olmak değil dünyaları bağışlasalar ben bu kadar zevk ihtiyar etmezdim.

Gülünç bir vaziyet.. Bu bir noksanlıktır. Bir noksan-ı içtimai ve kanunidir (yasal ve toplumsal eksikliktir) ., biz şimdiye kadar bu suretle intihab olunan (seçilen) belediye reisi ve azalarından memleketimize bir menfaat geldiğini görmediğimiz için şu hareketi takbih etmemek (beğenmediğimizi saklamak) elimizden gelmiyor. Belediye intihabatı gibi mühim ve memleketin hayatına müteallik (ilgilendiren / ait olan) bir meselede bu derece gayr-i ciddiyete pes doğrusu...

İntihab-ı kanuninin (seçim kanununun) memleketin ihtiyacını temin edemeyen kuyut ve şurudunu tetkik ve tayin etmeği (kayıt ve koşullarını inceleme ve belirlemeği) bir tarafa bırakalım, elde bulunan kanunun hüsn-ü tatbiki (iyi niyetle uygulanması) acaba kimlerin vazifesi dahilindedir?.

Ufak bir misalini size gösteriyorum. Beleddiyenin divara (duvara) astığı bir levhada "....." mahallesinde hakk-ı intihaba haiz olmak üzere ... ağası zade Osman ağa namında mevhum (hayali) bir şahsı aday gösteriliyor. Hakikatte bu zatın bu mahallede bulunduğu muhakkaktır. Fakat hangi senede?. Her halde 93 senesinden evvel.. Şimdi bu zatın ismi de cismi de bu mahallede yoktur. Bu işi yapanlara sorarım .. Belki hemen her mahallede vukuu melhuz olan (akla gelen) bu hareketi ihtiyar etmekteki maksat nedir, doğrusu ben anlayamadım.

Belediye kanunu mücibince hakk-ı intihabımız yoksa, kanun-u tabii meşruiyet muktezasında hakk-ı kelâmımız mahfuzdur (gereğince seçilme hakkımız yoksa , doğal ve meşru yasanın gereği olarak söz söyleme hakkımız saklıdır). Binaenaleyh (buna göre) bu işlerin tetkik ve teftişi vazifesinde bulunan makamatın nazar-ı dikkatini celb etmek (makamların dikkatlerini çekmek) bir vazifedir.

Filhakika (gerçekte) kanun belediyeye, müntahiplerini (seçmenlerini) tehdit etmek (korkutmak) ve bu suretle milletden istediğini intihab ettirmek (seçtirmek) hakkını nez' etmiş (koparıp almış / yoksun bırakmış) ise de kanununun tatbikinden lâkaydiyi de tecviz etmemiştir (uygulanmasına ilgisiz kalmayı da uygun bulmamıştır).

Kendi memurlarının maaşına yetişemeyen belediyeye aza veya reis olmak için tehalük gösterenlerden (istekle atılanlardan / helâk olanlardan) rica ederiz ki kanunun mukteziyatını nazar-ı itibare ( gereklerini göz önüne) almazlarsa hiç olmazsa efkâr-ı umumiyeyi nazar-ı dikkatten uzak tutmasınlar( kamu oyunu göz ardı etmesinler)..

Artık millet iyi ve kötü işleri tefrike muktedirdir (ayırma gücüne sahiptir).

Hayri Lütfi